24 Ekim 2009 Cumartesi

Galatasaray - Fenerbahçe Rekabetinin Kısa Bir Özeti; Fuat Hüsnü Kayacan Ep1/2

Türk futbol tarihi ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihi gibi, bilinmezlikleri, ikilemleri ve olağanca "öznel" yazılması dolayısı ile, kendini her zaman araf pozisyonunda hissetiğinden dolayı muâllaktadır. Bugün, Türk futbol tarihini araştırmak isteyen bir insan halihazırda interaktif ortamlarda göreceli bir bilgiye ulaşamayacağı gibi, oldukça sıradan ve laçkalaşmış "tarihçi yazar ağzına" hayran hayran bakmaya mecbur kalmaktadır.

Beşiktaşlı olduğum halde çok rahat söyleyebilirim ki; Beşiktaş kulübü tarihi bilgisi ve vasfı yüksek insanların Beşiktaş kulübünün sadece "Beden Terbiyesi" için kurulmadığını öngöremeyip, "ilk biz vardık" cüreti ile ortaya çıkan futbol kulüpleri kronolojisine Beşiktaşı başa aldırarak oluşmaya başlamıştır. Rahmetli Cenk Koray'ın kendi çabaları ve etrafındakilerin yanlış yönlendirmeleri sonucu Türk futbol tarihi rekabetin doğası gereği yazılmaya başlamıştı.

Bunun üzerine Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri bilhassa 1993 yılında araştırmalar yapmış ve ilk olarak Fenerbahçe kulübü, müzesinde bulunan şild'in tarihçesine bakarak tabir-i cazise tümdengelim metodu uygulamış ve kendilerine göre bir tarih yazmışlardır. Galatasaray ise kendine göre tarih yazmayı Uefa kupası sonrasına bırakmış ve halihazırda bulunan bir takım "nesnel" tarihi bilgilere kazanılan zaferin etkisiyle olağanca "öznel" veriler ekleyerek kulüp tarihini yazmaya başlamıştır.

Türkiye'de bırakın futbol tarihini, Saltanat tarihi ve demografik tarihçelerde bile kuşkuyla yaklaşılacak bir yığın içerik ve hatalı kronolojik demeçler bulunmaktadır. Ancak bilhassa futbol tarihinin gerek kuruluş amacının saltanat rejiminden gayri olması, gerek aracının loca ve vergi sahibi gayri-müslimler tarafından yönetilmesinden dolayı Türk futbol tarihinin "kesin" bir içeriği yoktur. Sadece yansıma ve yanılsama içerir Türk futbol tarihi.

Ne var ki, sayfaları karıştırdığımızda İşgal altında bulunan bir kentten(İstanbul) mantıklı bir biçimde nesnel tarih çıkmayacağını gördüğümüz gibi, I.Dünya savaşı ve Balkan savaşları sırasında tarihi yazacak ve bunu kitabeleştirecek bir kanalize sisteminin olmadığı gerek kılınmadığı için değil, imkanlar dahili bulunmadığı içindir.

Bu bağlamda, tarih yazma konusunda işi kolay olmayan Galatasaray ve Fenerbahçe kulübü ortada bir muadil olmadığı gerekçesi ile ayrı zamanlarda , farklı tarih komisyonlarının raporları ile oluşturulan tarihlerinde günü gelipte sayfaları açınca büyük bir nüans ve ayrılımcı tarihi fikirler görmüştü. Tarihin bir tek gerçeği olduğu yadsınamaz. Nitekim Fenerbahçe kulübü, kulüp tarihinin kuruluş yıllarında Horace Armitage'den bahsedip bunu tarihsel bir sunum olarak Galatasaray'a gösterince, Galatasaray kulübü de İstanbul Pazar Ligi kayıtlarını açıp teknik direktör ve aynı zamanda Fuat Hüsnü Kayacan'ın yakın arkadaşı Horace Armitage'in o yıllar Kadıköy Futbol kulübü için değil Galatasaray için çalıştığını vurguladılar. Ve ortada kronolojik bir hata yahut öznel tarihin getirisi olan "Tarihi yeniden yazma" fikri çıkacaktı.

Ancak ne Ali Sami Yen'in sağ kolu Mito mahlaslı, Ermeni asıllı Salih Efendi'nin kulüp defteri ne de Moda FC muhasebe kayıtları bu tarihi çıkmazı değiştiremedi. Bilardo maçında bile rekabet oluşturma kudreti bulunan bu iki kulübe bir de güzide kulübüm Beşiktaş'ın liseyi dışardan bitirmeme isteği eklenince Türk futbol tarihinin yeniden yazılma gereksinimi kendine uygun bir ortam bulmuştu.

Her hâlukârda bir gün mutlaka tamamlanması gereken "gerçek tarihçe", İstanbul Üniversitesi merkez kütüphanesinde yer alan ve yıllardır Osmanlıca Ekspertiz bekleyen bir not defteri sayesinde yazılacaktı. Koskoca ülkenin yine o kadar büyük iki kulübünün tarihi, 1912 yılında İngiltere'ye görev amacı ile giden bir şahsiyetin, hobi olarak tuttuğu günlükle oluşmaya başlamış ve bu şahsiyetin kişisel yaşamında uğradığı iniş ve çıkışların sebebinin, tıpkı bugün futbol sahasında rekabet halinde olan bu iki kulübün olduğu bir gerçektir.

O günlük ortaya çıkmadan önce Fuat Hüsnü Kayacan tıpkı bu iki kulübün öznel verilerle oluşturulmuş "çarpık" tarihlerine göre kimi zaman Fenerbahçeli, kimi zaman Has be Has Galatasaraylı ve çoğu zamanda Osmanlıyı sevmeyen ve İngiliz mandası müteşekkiri bir insandı.


O İngilizlere göre Bob, günlüğüne göre canı sıkılan bir adamdı.
Ama bu can sıkıntısı ile oluşturulmaya başlanmış günlükler "ezeli rekabetin" asıl şimdi başlamasına sebep olacaktı...

Yazının diğer bölümü Pazar günü(Yarın) blogda olacaktır.

0 yorum: