30 Haziran 2009 Salı

Cenabet Adamlar Atlası Ep7

Jimmy Johnstone sahip olduğu civa lakabına rağmen tam 14 yıl (yaklaşık 400 maç) Celtic sağ kanadında oynadı. Seksenli yılların başında bayrak adamı olduğu Celtic'den hiç istememesine rağmen ayrıldığında kariyeri onu Amerikaya yani San Jose Earthquakes'e yönlendiriyordu. Yıllar sonra oyuncu koçu görevini iki yıl Sheffield United kulübünde yürüttükten sonra yıllar 2001'i gösterdiğinde Celtic kulübün'e Asistan menajer pozisyonuna atandığında ondan mutlusu yoktu belki de.

Gerçi hikaye burada da bitmiyor.

Jimmy Johnstone Glasgow'da yeni mesleği ve dolayısı ile yeni bir hayata başlamak için göller bölgesinde bir apartman dairesi bakmak için emlakçı ile gezintiye başlarlar. Nitekim evi tutar. Ancak akşama doğru eline kendisinin hayranı olan emlakçı ile iki içki şişesi alıp Calton gölünde gezinti yapmak isteyen Johnstone içkinin de etkisi ile gölde kaybolur. Bu kaybolma o kadar gariptir ki ortada ne kayık ne de Johnstone yahut emlakçı vardır: Cenabetliği saymaz isek.

De Feo's

Futbol hakkında yaşanan/yaşanmış olayları gördükçe ve anlattıkça bu oyuna daha çok sarılıyoruz. Bu sefer ki hikayenin ev sahipliğini İtalya üstleniyor.

Serino kentindeki bir futbol takımındaki tüm oyuncuların soyadı De Feo. Bunun yanısıra takımdaki sözcü, doktor, antrenör ve kulüp başkanının soy ismi De Feo. Eski İtalyan savunma oyuncusu (Eski Reggina oyuncusu) Maurizo De Feo tarafından kurulan takımın maçlarını oynadığı 1600 kişilik stadın üzerinde bulunduğu caddenin ismi ise.... Evet, doğru tahmin De Feo..

Old Fashioned Football Shirt Company; Belgium 1960

Bu bölümde genellikle başarıya ulaşmış formaları herhangi bir kelam etmeden sizlere gösteriyoruz. Bu sefer biraz farklı olacak çünkü bu forma 1960'lı yılların başında Belçikalıların deplasman forması iken, ekol olma sürecine giren her futbol metasına olduğu gibi Belçikalılara da "Kırmızı Şeytanlar" lakabı takılınca, dönemin muhafazakar Belçika hükümeti tarafından kırmızı formanın giyilmesinin o vakitten sonra hoş olmayacağı ileri sürülmüştü. Soğuk savaşın gri ortamında temsili rengi olarak kendine kırmızı rengi seçen komünizmi benimsemiş Belçikalı halk ilelebet kırmızı renkli formayı istemiş ama hükümet beyaz forma konusunda diretmiştir. Ve bu güzel oyun bir kere daha kendi evreninden olmayan "siyasi" bir düşünselle çakışmak zorunda kalmıştır.

Hoş, Belçika Altın çağına bu formalarla ulaşamadı.

25 Haziran 2009 Perşembe

Ara#1

16 Haziran 2009 Salı

Athletic Bilbao 1902

Fransızların Bask bölgesi takımları ile birleşip Bask Konfedarasyon ligi kurulmasına karar veren Athletic Bilbao oyuncuları idi. 15 kişilik bir ekipten 14 kişi bu fotoğrafı çektirdikten 4 gün sonra kimin yaptığı bilinemeyen(!) bir saldırı sonucunda ölürken geriye kalan tek kişi olan José María Belauste yeniden bir takım kurup sadece Bask bölgesinden topladığı oyuncularla bugün bile İspanya ligi tarihinde Madrid ve Barcelona ile düşmeyen takımı kurduğunda ne düşünmüştür bilemiyoruz; üstelik bu fotoğraf bir çok şeyi anlatırken...

63

63 sayısı, Mario Kempes'in üst üste gol attığı maçların sayısıdır. Ve bu bir rekordur.

Nicknames; John Charles

Bloğa yazı yazarken değişik dillerden İngilizceye yahut Türkçeye Google translate sayesinde çevirirken eski futbolcuların yerel düzeyde mahlasla anıldığını görüyoruz. Bugün sizlere Recep Çetin desem bir saniye düşünürsünüz belki. Ama Takoz Recep desem anında yüzünüzde gülümseme oluşur, bunun gibi.

Bloğa bu yönde yeni bir kategori ekleyelim. Bu kategoride futbolcuların onları andığımız mahlasları ve bu mahlasların anlamlarının nerelerden geldiğini yazalım. İnanın çok garip bilgiler var.

İlk örneğimiz John Charles. Lakabı "The Gentle Giant". Bu lakabı 1955 senesinde oynanan Leeds United- Juventus maçı 1-1 sürerken ve bu skor Juventus'a yararken, Fransız hakemin bilinçli bir şekilde Leeds'e penaltı verdiğini sezen Charles penaltıyı bilerek aut'a atar ve Leeds United elenir. Lakabını o gün kazanan Charles sırf bu hareketinden midir bilinmez ama rekor ücretle (2.1 milyon Pound) Juventus'a transfer olur. Hakkında belgesel ve kitaplar ölümünden sonra çıkmıştır.

John Charles The Gentle Giant

Legend: Paolo Rossi

Kariyerinde belki de en büyük yanlışı Toskana'da doğarak yaptı der Dino Zoff, Paolo Rossi için.

Paolo Rossi'nin kaderini çizen mafya ve mafya oluşumu her ne kadar onun kariyerinde etkili oldu ise, 1982 Dünya Kupası Rossi için bir mihenk taşıdır. Kupa töreninden sonra İtalyan gazetecinin ona sorduğu Juventus'a gidecek misin? sorusuna Bilmiyorum, buna başkaları karar verir dediği zaman İtalya Başbakanı Prato mafyası ile masada görüşmüş ve bonservisini Juventus'a vermiştir.

Yani oyuncunun Vicenza'da olmayan kontratı Prato mafyasının elinde idi. Nitekim Vicenzada oynarken A.C Milan'a gitmek isteyen Rossi'yi bir köle gibi kullanan mafya oluşumu onu tabiri caizse tehdit etmek için Perugia'ya yollamıştı. Paolo bunu içine sindiremese de Perugia'yı ligde tutan Rossiyi dünya kupasına yollamak istemeyen Pratolular, Rossi'nin babam dediği Enzo Brazot'un yoğun baskısı üzerine milli takıma çağrılmış ve Dünya Kupasını İtalya'ya getiren golleri atmıştır. Kupada 6 gol atan Rossi bugün hala kırılamayan rekorun sahibidir.

Juventus'da onadıktan sonra her zaman sevdiği A.C Milan'da oynayan Rossi, İtalya Hükümetinin devrilmesinden sonra tekrar Mafyanın eline düşmüş ve Milandan ayrılmak zorunda kalmıştır.

Verona'da oynadığı 87 sezonunda attığı golden sonra formasının altına giydiği A.C Milan formasını taraftara gösterince bu hareketi onun kariyerinin sona ermesi anlamına geliyordu.

Football Quotes #16

"The world looks a totally different place after two wins*."Gordon Strachan

Daha önce Gordon Strachhan'ın Celtic's kariyerinin sonlandığı maçtan bir enstantane vermiştik blogda. Strachan bu sezon Celtic'e fazlaca birşey katmadı; özlü sözleri dışında. Fotoğraf belli ki Rangers taraftarları tarafından hazırlanmış. Rangers'ın Celtics'i 2-1 yendiği maçta şampiyonluk ziyadesiyle kaçıyordu yeşil-beyazlılar için; halihazırda Strachan'ın azraili arkada iken.

*Dünya iki galibiyet sonrası tamamiyle farklı bir yerdir.

Old Fashioned Football Shirt Company; A.C Milan 1903

Blackburn Rovers F.C. 1949-50

Bad and Ugly Ep4

Tam adı Terence Charles Yorath olan ve Ada'nın kuzeyinde Terry Yorath olarak bilinen, ama bundan önemlisi, hani bizim futbol lügatımızda kasap olarak geçen kelimenin Ada coğrafyasındaki izdüşümü Leeds Butcher'dan bahsedeceğiz.

İngiltere gibi futbolun mücadele gücünün üst seviyelerde oynandığını sadece Ömer Üründül bilmiyor artık. Bizlerde ziyadesiyle interaktif ortamların nimetini kullanarak maçları izleyebiliyoruz. Yeri geldiğinde "Bu pozisyon Türkiye'de olsa kesin kırmızıydı" dediğimiz maçlar izlesek dahi bu Terry Yorath'ın İngilterede toplamda 4 oyuncuda bulunan "kasap" lakabını nasıl elde ettiğini açıklayamıyor. Çünkü elimizde onun hakkında fazlaca veri yok.

Tek bilinen, bu konu hakkında yabancı forumlara sorular sorulduğunda herkesin susması. Hep böyle olur dost meclislerinde; "Ama Tayfur Havutçu iyiydi zamanında" dendiği vakit kimse birşey demez, demek istemez. Bu ne Tayfur Havutçu'nun iyi ya da kötü futboluyla açıklanamaz. Burada futbolun efektifliği devreye girer. Çünkü Tayfur maç içerisinde ne gözüken ne de gözükmeyen bir adam olmuştur. Ama Kemalettin, sıradan futboluna kontrolsüz hırsını, azmini katınca bugün bile onu hatırlamamıza yardımcı olmuştur.

Terry Yorath'Leeds Butcher' da bugün kariyerinde gördüğü 21 toplam kırmızı kartı ile hatırlanıyor. 1997 yılında Lübnan'ın başındayken Play-off maçında rakip oyuncuya Yılmaz Vuralvari tekme atınca hakem kırızı kart gösteriyor. Zaten o da kariyerinin son kırmızı kartı oluyor.

14 Haziran 2009 Pazar

Football Quotes #15

"Football is the ballet of the masses." Dmitri Shostakovich

Old Fashioned Football Shirt Company; Chelsea FC 1959

The Rowley Brothers

The Rowley Brothers

37

Cruyff vs. Michelangelo Buonarroti


Geçen gün Cruyff ile ilgili bir enstantane koymuştuk bloğa. Nihat arkadaşımız bir mail atmış. Ve şunu belirtmiş:

Bu hareket Johan Cruyff'un bir çeşit futbol tikiydi. Genelde geriye düştüklerinde taraftarlara güzel görünmek için komutanvari hareketleri hep sergilerdi. Sen şuraya, sen buraya, gibi.

Oysaki biz, Johan Cruyff Michelangelo'ya selam çakıyor minvalinde anlamlar çıkarıyorduk, kısmet değilmiş.

Futbolcu tikleri ile ilgili benim aklıma Henrik Larsson geliyor. Dünya Kupası'nın hangisi ya da hangi maçıydı hatırlamıyorum ama, Larsson maç başından beri kaçan tüm pozisyonlarda arkadaşlarını "İyi oynuyoruz" anlamında alkışlamış-ki bu sürekli yaptığı bir harekettir- , ve müthiş bir poziyonda topu kaleciye nişanlayıp üstüne bir de alkış tutunca Orhan Ayhan:

"Larsson bu sefer kendini alkışlatmaya çok yaklaşmıştı" demişti. Bildiğiniz bu tarz futbolcu tikleri varsa ve paylaşırsanız çok sevinirim.

7 Haziran 2009 Pazar

Bad and Ugly Ep3

Steve Ogrizovic. Kendisi esasında blogun hem Hall of shame bölümüne hem de Cenabet adamlar serisine dahi yazabilecekken biz onu bu bölüme monte ededuralım.

1975 yılında parlayan kariyeri ile "Sırbistan'ın kalesini 20 yıl idare eder bu adam" denilen Steve Ogrizovic, gayet tabii o dönemde patlayan Sırp milliyeçiliği ve çözümü henüz belli olmayan Yugoslavya sorunundan dolayı bir gece aniden İngiliz vatandaşı olmuştur. Hatta bir hafta sonrası Liverpool'a imza attığında deyimler bu sefer "İngiltere'nin 20 yıllık kalecisi hazır'a"dönüvermişti. Ancak Steve kariyerini o kadar kötü yönetti ki, beş yıl boyunca kaldığı Liverpool takımında sadece üç adet hazırlık maçında oynadı. Kariyerini düzeltmek için dağılan Yugoslavya ülkelerinden Sırbistan'a vatandaşlık için tekrar başvurduğunda Sırbistan ülkesi "vatan haini" damgasını onun yüzüne vurup, üstelik bir de ülkeye girişi yasakladılar. O, bunun üzerine üçüncü bir lig takımı ile anlaştı. Beş yıl sonra tekrardan Coventry City ile anlaşan Steve kariyerini yeniden canlandırma fırsatı bulacaktı. Ancak Premier lige yükselmek için oynanan play-off maçında akıllara zarar iki gol yiyince Coventry ona jübileye benzer biçimde teklif sundu ama o kabul etmedi. Bunun üzerine Coventry ona gel o zaman kaleci koçu ol dedi ve Steve kabul etti.

Tam iki yıl sonra uzak ülkelerde kaleci adaylarına bakan Steve, Kazakistan'da kaçırıldı. İngiliz Hükümeti bu olayla ilgilenmezken olayın faturası Coventry kulübüne mâl oldu. Coventry kulübü tam 1.5 milyon dolar fidye ücreti ile onu İngiltereye tekrar getirdi. Bu olaylar üzerine bir espiri yapmaz isek ayıp olur.

O döndükten sonra Coventry başkanı; "Bak Steve sana bunları yapma demiyorum, hobi olarak yine yaparsın" demiş olmalı.

Enstantane #6

Gordon Strachan. Mcgeady, Hibernian maçında akıllara zarar bir gol kaçırınca bu tepkiyi veriyor. Bu tepkisinde her ne kadar haklı olursa olsun, esasında onun bu heyecanındaki Celtic sevgisi istifayı hiçbir şekilde geciktirmiyor. Gelecek sene onu Premier liginde görebiliriz. Yakın zamanda Liverpool'dan halihazırda takip ettiğimiz kariyerini yazmak bize bir ödev olsun.

Woolwich Arsenal

Arsenal kulübü'nün bugüne değin ismi tam dört kez değişmiştir. İlk ismini kurulduğu bölge olan Highbury'den alan Arsenal sonraları Arsenal's Gunner F.C, yedi yıl sonra Woolwich ve en sonunda Woolwich Arsenal olarak ve en sonunda değişmemek üzere Arsenal adını almıştır. Fotoğraf 1891 yılına ait olup, fotoğrafta Woolwich Arsenal oyuncularını göstermektedir.

Bu arada bu ad değişminin nedenlerini araştırırken bilhassa belli bir dönemde takımların isimlerinin şu şablonda olduğunu görüyoruz. 1.isim; Bölge , 2.isim; Betimleyici tamlama.

Örnek vermek gerekirse Galatasaray Aslanları, Beşiktaş Kartalları gibi. Bunun nedeninii ise o dönemde yeni yeni oynanmaya başlanan futbol oyununa seyirci çekebilmek için oldukça "Delikanlı", "Semt çocuğu olmaya zorlama" minvalinde takılmak şeklinde açıklayabilriz. Örneğin Everton'un en eski ismi Scouser's* United'dır. Bunu milliyetçi açılımlarla anlayabilriz.

Bu arada yeri gelmişken Manchaster United'ın isminin hiç değişmediğini söyleyebiliriz.


*Scouser: Liverpool bölgesinde yaşayan insanlara verilen isim.

Football Quotes #14

"Every defeat is a victory in itself." Francisco Maturana

Maturana takımı Dünya kupasından elendikten sonra işe bir de Polyanna tarafından bakmaya çalışırken esasında güzel bir laf söylüyor. Bu lafın bizim coğrafyadaki izdüşümü "Dayak yemeden atmayı beceremezsin"dir. Hoş, bu lafı 6 yedikleri Kosta Rika maçından sonra söylemişti.

Mihenk Taşı; Polyester

Kuşkusuz bu blogda futbol takımlarına ait eski formaları yayınlarken, bugün milyar dolar seviyesine gelmiş forma pazarının futbolun mihenk taşlarından biri saymamız abes olmaz. Ancak bu mefhumun gelişimi sırasında da tekstil ve oyuncu sağlığı adına kilometre taşları sayılabilecek gelişmelerde sağlanmışdır.

Futbolun ilk olarak Ada'da oynandığını algılayarak bu noktayı orjin seçersek nitekim futbol formaları adına sağlıklı konuşabiliriz, ilk futbol formaları sağlıklı olmasa da.

İlk futbol formaları kavramı Sheffield United takımı oyuncuları düzenli olarak bu oyunu oynadığında oluşmuş olsa da esasında diğer kıta yani Amerika'da beyzbol ve Rugby oyuncularının doğudan gelmiş keten formaları giydiğini biliyoruz. Belli bir süreçte oyuncular bu keten katkılı formaları giydikten sonra çoğunda deri ve zührevi hastalıklar sıcağın etkisi ile baş gösterince petrol katkılı polyester ile keten'in birleşiminden oluşan ve o dönemin tekstil icadı olarak gösterilen yeni formalar bir süre beğenilmişti.

Ancak özellikle beyzbol youncularının bu formayı giydiklerinde formanın hava almadığı ve dolayısı ile oyuncuların zorlandıkları gerekçesi ile Ada'da henüz futbol formalarında kullanılmaya başlanan ve o dönemin lüks maddesi olarak görülen İpek maddesini kullanılmaya başlanmıştır. Ve esasında forma tarihinin en uzun dönemi ipek formalarla geçirilmiştir.

Ancak 70'li yılların sonunda dokuma sanayisinin yerini otomatlı ve aynı zamanda yeni kumaş türleri çıktıkça formalar pamuk destkeli polyester'e yeni bir geçiş imkanı sunmuştur. Halihazırda kullanılan ipek formaların kış şartlarında oyuncuları soğuk ve yağmurlu günlerde ıslak tuttuğu için bu geçiş bir tür kolaylık sağlamıştır.

Günümüz futbolunun endüstirisi haline gelen bu kültürün bayrak firmaları Adidas, Nike, Puma, Reebok gibi firmalar kağıt üzerinde formaların içerisinde ne olduklarını söyleseler dahi esadında durumun oldukça gizli bir halde olduğu süphe götürmez. Ama uzmanlar günümüz formalarının içerisinde en az %60 kauçuk destekli polyestermaddesinin olduğunu savunuyorlar.

5 Haziran 2009 Cuma

Enstantane #5

Hazırda Cruyff demişken Beckenbauer ile ikisinin kadraja girdiği fotoğraf'ı yayınlayalım. Kimse korkmasın, fotoğrafın diğer ucunda Michelangelo Buonarroti'nin yaratılış çizimindeki tanrı tiplemesi yok.

Football Quotes #13

"Italians can never win from you, but you can lose to them.*" Johan Cruyff

1995 yılında Ajax-Milan Şampiyonlar ligi final maçı ne olur? diye soran gazeteciye Cruyff'un cevabı. Küçük bir istatistik verelim. Johan Cruyff kariyeri boyunca İtalyanlara karşı hem milli hemde kulüp düzeyinde oynadığı 21 maçın yalnızca 6'sını kazanabildi. Onun için Catenaccio gazisi diyebiliriz nitekim.

* İtalyanlar sizi yenemez. Siz onlara yenilirsiniz.

Legend: Oleg Blokhin

Futbol arenasına bugüne değin onca futbolcu gelip geçmiştir han'a hizmet eden hancı misali. Ama birçoğu kadir-kıymet bildiği hancının şarabını sevfiği halde sessizce terk ederken bunu sorgulamak elbette bizlere düşüyor. Oleg Blokhin, Rusya bloğu dağıldığında siyasi görüşünden dolayı Dinamo Kiev'i terk etmek zorunda kalmış ve daha düşük liglerde 3 yıl boyunca tabiri caizse sürgün hayatı geçirmiştir. Onun kariyeri ile başlayan cümleleri her ne kadar altını çizme gibi bir eğilimimiz olsa da bu esasında böyledir. Kariyerinin son üç yılı hariç büyük bir sadakat içerisinde geçiren Blokhin tam 21 yıl boyunca Dinamo'da top koşturup üstelik çıktığı 461 maçta 248 gol atarsa elbette doğal haliyle efsane olur. Ama onun efsane olmasının sebebi gol vuruşları, gol sayısı, efendiliği değil Dağılan Rusya'ya Ukrayna tarafından teselli hediyesi olarak Cska Moskova'ya yollanması an meselesi olduğunda, futbol yöneticiliğinin ne kadar sahte bir olgu olduğunu gören Blokhin "Siz kovmuyorsunuz, ben istifa ediyorum" minvalinde serzenişte bulunarak Kırım taraflarındaki sade kulüplerde oynamıştır.

Hep söylüyoruz, futbol oldukça ironik bir oluşumdur ya, Blokhin bu olaydan 19 yıl sonra Moskova ekibine bu sefer oyuncu değil de Teknik direktör olarak transfer olmuştur.

4 Haziran 2009 Perşembe

Sheffield Wednesday F.C. 1949-50

Hall of Shame Ep3

Tottenham kulübüne geldiğinde "Southampton'u lige çıkarmış adam" olarak tanıtılan ve ilerleyen zamanlarda Rio Ferdinand ile İngiliz milli takımı defans tandemini on yıl götürür denilen Dean Richards her nasıl Southampton'dan geldiği zamanki ünvanını az kalsın "Tottenham'ı düşüren adam'a" dönüştürücekti ki zaman kalmadı, lig bitti. 2000 yılının sezon başında 10.75 milyon pound'a Tottenham'a transfer olan Richards, Ledley King'in sakatlanması yüzünden forma şansı buldu ama şans onu bulamadı. Kontratındaki karşılıklı tazminat yüzünden ne o Tottenham'dan ne de Tottenham ondan ayrılabildi. Yıllar 2005'i gösterdiğinde ilk 11'i bırakın, kendisini antreman fotoğrafları kadrajında bile bulamayınca sakatlığını bahane edip Londra'dan ayrıldığında aynı zamanda kariyeri de bitiyordu. Bu transfer, 6 yıl boyunca Tottenham'ın toplamda 21 milyon pound'unun havaya atılması anlamına geliyorken, aynı zamanda Richards'ın kariyerinin bitmesine neden oluyordu.

Old Fashioned Football Shirt Company; Sheffield United 1981

Cenabet Adamlar Atlası Ep6

Futbol hakkında rahmetli Aziz Nesin'in bile aklına gelemeyecek o kadar sarkastik, trajikomik hikayeler var ki, anlat anlat bitmez. Hoş, bu bloğun işine yarıyor ya.

Hikayeyi anlatmadan önce uzun zaman önce Flying Dutchman bloğunda anlatılan hikayeyi de okumakta faide var. Bu hikaye de buna benzer bir hikaye.

Tüm yaşanacaklar Endonezya-Tayland Asya şampiyonası çeyrek final maçı öncesi kendini Vietnam ordusu üst düzey yetkilisi olarak tanıtan birinin iki takımın federasyonlarına yaptığı tehdit telefonlarına dayanıyor. Telefona göre hangi takım çeyrek finalde Vietanam ile karşılaşacak olursa en az üç oyuncusunun öldüreleceği iddiasında bulunuyor. Ki bu maçın galibide Vietnam ile oynayacaktır.

Maç başlar. İki takımda olayın farkındadır ama uluslarına rezil olmamak için açıkcası" kaypak" davranmamaktadır. Maçın sonlarına-uzatma dakikalarında- doğru Mursyid Effendi her şey pahasına kendi kalesine gol atıp tabiri cazise Taylandlı oyuncuları ateşe atar. Üstelik bu golün görüntülerinden görüyoruz ki Taylandlı oyuncular böyle bir olayı fark ettiklerinde Endonezyalı oyuncuların kendi kalesine gol atmaması için rakip kaleyi savunuyorlardır.

Maç bitiminde olayın farkına varan Fifa golü atan Mursyid Effendi'ye futbolun ruhuna zarar verdiği gerekçesi ile ömür boyu müsabakalardan men cezası verir.

Ama olay şudur ki, bir yıl sonra Endonezya gazetelerine konuşan akli dengesi bozuk Burma'lı bir adam o telefonları şaka olsun diye ettiğini açıklar.

Bunun üzerine Mursyid Effendi soğuk su içer.

Mihenk Taşı; Çim saha

Futbolda çim sahanın kullanışı ile ilgili tarihçeye baktığımızda esasında oldukça ironik bir durumla karşılaşıyoruz. Çünkü Ada futbolunda bozma tarlalarda oynanmaya başlanan futbolun imkanlar olduğu halde çim sahada oynanmayışını görüyoruz. Bunun sebebi ise "Rugby gibi bir spor çimde oynamıyorsa biz de çimde oynamayız" gibisinden oldukça erkeksi bir dürtü ile olaya yaklaşan futbol mercileri ve kurucularından kaynaklanıyor. Aslında 1914 yılında kuzey konfederasyon liginde çimli sahalarda oynanmaya başlanan futbolun, sonraları oyuncuların topun çimin üzerinde kontrolü zorlaşıyor şikayeti ve gerekçesi ile tekrardan kum sahalara yatay bir geçiş yapmıştır.

Ancak liglerin başlangıç tarihlerini eylül'e alan Football Association kış aylarındaki zor şartlar yüzünden tekrardan çim sahalara dönmüştür. Ve resmi olarak ilk çim saha, 1938 yılındaki Fa Cup finalindeki Preston- Huddersfield maçı ile mürekkepli kalemlere adını tarihe yazdırmıştır.

Football Quotes #12

"Football is like life, it requires perseverance, self-denial, hard work sacrifice, dedication and respect for authority*." -Vince Lombardi

Başkan Lombardi kendisine saygısızlık yapıldığı gerekçesi ile mesleğinden ayrılırken bu cümleleri söyler. Ki kendisinin bu coğrafyadaki izdüşümü sayın Süleyman Seba'dır.

*Futbol yaşam gibidir. Azim, , yoğun fedekârlık, işini kendine adamayı gerektirir ve nihayetinde otorite için saygı duyar.

Enstantane #4

George Best kırmızı kart görüp çıktığında her ne kadar mahçup ve erkek taraftarlar bir o kadar kızgın ise, onu gözleyen futboldan bi-haber karşı cins bakışlarından kaçamazdı. Kaçamadı da.

Claudio Gentile

Geçen gün bir konuda merak ettiğim olay için tabiri caizse tozlu raflardan, Ortaköy emniyet yanındaki antikacı sayılabilecek bir abimizden aldığım 1982 dünya kupası kasedini indirdim. Merak ettiğim husus çok farklı idi ancak yarı finalde İtalya- Uruguay maçındaki gördüğüm enstantaneyi ve sonrasında yaşanan olayları sizlerle paylaşmak istedim.

Bu hadiseyi video kaset üzerinden izlediğim için ve bunu dijital ortama aktarma gibi bir şansım olmadığı için olayı sözel anlatmaya çalışayım (İnternette bu olay ile ilgili görüntü malesef yok).

Maçın 72. dakikası oynanırken defans oyuncusu Claudio Gentille sakatlanıp kendi yarısahasının sağ tarafındaki çizgilerin dışına çıkıp kenara beni çıkarın işareti yapar. Hakem oyuncu dışarı çıktığı için maçı devam ettirir ve top tedavi süresinde taça çıktığında İtalyan kenar yönetimi oyuncu değişikliğine gider. Ki yanılmıyorsam bu oyuncu Selavaggidir. Herneyse, Selvaggi oyuna girdikten sonra maç başladığında kenarda iyileşen Gentile ve doktorlar bu olayı sanırım görmediklerinden dolayı hiçbirşey olmamış gibi tekrardan kulübeye dönerler. Gentile hakeme elini kaldırır ve sahaya tekrardan döner. Ama İtalya sahada 12 kişidir. Maç 38 saniye böyle oynandıktan sonra dahi kimse bu durumu anlamaz. Bunu tek anlayan Gentiledir. Usulca köşeye gider ve halihazırda son dakikaları heyecanlı geçen bu maçta kimse bu durumu görmez.

Olay turnuva bittikten sonra görsel klip hazırlayan İngiliz devlet kanalı çalışanları tarafından farkedilip Uefa'ya aksedilince bir anda sazan avı başlar. Final yeniden oynanacak söylentileri medyada bir anda patlar. Ama Uefa bunun mümkün olmadığını ve kuralın değişiceğini belirtir. Nitekim ertesi hafta "Sakatlanan oyuncunun oyundan çıkabilmesi için oyuna giren arkadaşı ile 4. hakemin görebileceği şekilde prosedürvari vücut teması(el sıkışma gibi) kurması gerektiğini söyler"

Bu kuralın 2 ay sonrası Genoa kalecisi Bordon'un ayağı kırıldığı halde hastaneye gidebilmesi için oyundan çıkması gibi fahiş bir hata yapılınca Fifa kuralı yeniden revize etmekte çareyi bulur.

Old Fashioned Football Shirt Company; France 1978



3 Haziran 2009 Çarşamba

WBA- 1892

Cenabet Adamlar Atlası Ep5

Bir-iki post öncesi bu kişiyi her nasıl övdüysek ve halihazırda bu serinin bir önceki yazısında Beckenbauer'i nasıl yerdi isek, bizim için efsaneleri eleştirmenin farklı bir tadı da oluşuyor hani.

Müller'in bu satırlara girmesinin sebebi penaltı kaçırma konusunda doktora tezini vermiş olması. Kariyeri boyunca kullandığı 69 penaltının tam 21'ini kaçıran birini bu ısrarcı tutumundan dolayı kutlamamak hoş olmaz.

Football Quotes- 11

"Most football teams are temperamental. That's 90% temper and 10% mental.*" -Johnny Giles

Kazanma kültürü üzerine gerçekten çok beğendiğim bir söz. Giles bunu herhangi bir röportajda mı yoksa herhangi bir olay
, soru üzerine mi söyledi tam bilemiyorum. Ama bu sözün kazanma kültürü üzerine olduğunu tahmin ediyorum. Ki öyle olmalı da.

Enstantane #3

Chic Charnley- The Football's Hard Men

Gönül isterdi ki, onun adını bloğun Bad and Ugly bölümünde yad edelim. Ancak ne var ki, kendisi has be has Gattuso'nun İskoçya dolaylarındaki şubesi ve onun az biraz daha iyi olanı. Şaka yok, Chic Charnley kötü bir oyuncu değildi. Ama bunca yılda değiştirdiği 14 klübün taraftarı onun hakkında ne kötü ne de iyi düşünüyordur zannımca.

Biraz popülist yaklaşıp şöyle düşünelim. Misal, Sabri (Gs'li oyuncu) her ne kadar iyi niyetli yahut çalışkan olsun, sürekli bir gediği vardır taraftarın gözünde. Halbuki, bu gedik Sabri'nin psikolojik nedenlerinden kaynaklanır. Ani öfke kontrolü, disiplinize, kontrol mekanizması gibi faktörleri Sabri'nin tek hareketinde yakıp attığını görürken sene sonunda kulüp yada mercileri bu oyuncuyu bir türlü göndermeye yanaşmaz. Yeni sezon başlar yine aynı hareketler...

Basit bir kısır döngüdür anlayacağınız. Hoş , kısır döngünün basiti olmaz değil.

İşte bu noktada anlatmaya çalışacağımız şey, Chic Charley'in her ne kadar mevkisindeki varyetalardan daha iyi bir oyuncu olduğu halde, sezon sonu ön kapıdan değil de arka kapıdan sıvışan topçu profili çizmesinin tek bir nedeni var. İskoçya profesyonel liglerindeki kırmızı kart rekoru kendisindedir.Sayısını da verelim tam olsun: 33

Rivayet o dur ki 1997 yılında Hibernian yardımcı antrenörü Tony Mowbray ona, maçlarda sakinleştirmesi için hediye olarak kedi alır. Ancak yine kırmızı kart yediği maç sonrası evine giden Charnley sinirden kediyi degaj yapınca Alex Mcleish durumu anlar ve onu Clydebank'a postalar kiralık olarak.

Resmi kayıtlarda 1998 sezonunda sadece bir maç oynadı gözüken Chic Charnley'in her nasıl olduysa yine aynı sezonda 3 kırmızı kartı gözükür. İflah olmaz adammış Chic. Kendisini başarısından dolayı kutluyorum.


14

Çoğu kişiye göre -daha doğrusu tahminlere göre- Dünya Kupası maçlarında en çok golü bulunan kişi Peledir. Ancak bu durum böyle değildir. Çünkü rekor, 14 golle Gerd Müllerindir. Pelenin gol sayısı 12 dir. Ardından 10 golle Klinsmann ve 9 golle güneyin yakışıklı çocuğu Batistuta gelir. Futbola orta saha oynayarak başlayan Müller o dönemin Batı Almanyasında yaşanan forvet mevkisi sıkıntısından dolayı ilk kez forvet mevkisinde oynamıştır. Üstelik ilk kez dünya kupasında bu mevkide oynamaya başlamıştır. Gerd Müller'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu anlamak için hiç sevmesem de istatistiki verilerine bakmak sanırım yeterli olabilir.

62 milli maçta 68 gol, 66 klüp düzeyinde uluslar arası maçta ise 72 golü vardır. Ki bunların çoğunu Bayern forması altında kaydetmiştir.

2 Haziran 2009 Salı

Bad and Ugly Ep2

Serinin ilk yazısında bu seriyi neden yaptığımızı anlatmaya çalışmıştık. Amacım kimseyi dış görüntüsü ile yargılamak değil. Ama kafamızdaki yargılama mekanizmasının bu tarz fesat işlevlerle harmanlandığını belirtmemiz lazım.

Resimdeki oyuncu Trifon Ivanov, Bulgar oyuncu. Kenidisini bir zamanın ekol takımı olan Rapid Wien'den tanıyorum. Ancak onu ve oynadığı futbolu yıllardır hasbelkader düşünen ve bu travmadan kurtulan Bulgar halkı sayısının azımsanacak olduğunu sanmıyorum. Hani bizim meşhur tabirimizle "Takoz" olan, ama onu halihazırda eleştirdiğimiz için bu tanımlamayı kullanmayacağım.

Kendisi ile ilgili bir anektod okumuştum. Kısaca yazayım buraya. Sofya'da bara girmek isteyen Ivanov bara alınmaz. Bana inanmıyor musunuz, ben Trifon Ivanov, bu ülkenin kaptanıyım dediğinde ise -kuvvetle muhtemelen karşısındaki kapı görevlisi idi- görevli; Dostum sen yakışıklı bir adamsın diyerek onu içeri almaz. Belki orta sahadaki hırslı(!) oyununu o gece yaşanan olaya bağlayabiliriz, belki.

Hall of Shame Ep2

Büyük umutlarla Venezia'dan sessizce adaya gelip yine sessizce terk eden adamlardan yalnızca biridir Massimo Taibi. Bu satırlarda, daha doğrusu bu seride kendisinin yer almasının nedeni büyük umutlarla transfer olduğu kulüpte sadece 4 kez maça çıkabilmiş ya da 11 milyon dolara transfer edilmiş olması değil.

Sadece dört maç oynadığı Manchaster United kulübünün taraftarlarının, yenen kötü golden sonra kendi aralarında "Taibi golü", yapılan her hatada "Taibi hatası" dedirtecek kadar(!) ne yaptıysa yapsın, Massimo bu listede kendine yer edinmek için oldukça uğraşmış olmalı.

Enstantane #2

*Pat Jennings

Football Quotes- 10


"The only thing I have in common with George Best is that we come from the same place... play for the same club... and were discovered by the same man*." Norman Whiteside

George Best ile beraber oynayıp, onun gibi yapmayıp İngiltere vatandaşlığını kabul eden Whiteside, ona sorulan "Kömür madeninde birlikte çalışmış olsaydınız dahi yinede Best ile böylesine yakın ilişki kurabilir miydiniz?" sorusunu cevaplarken.

*George ile en yakın noktam aynı yerden gelmiş olduğumuzdu, aynı kulüp için oynadığımızdı. Ve aslında, aynı adam tarafından keşfedilmemizdi..

Everton 1949-50

Old Fashioned Football Shirt Company; Internazionale 1950

Arthur Wharton

Bugün profesyonel liglerde oynayan kaç adet siyahi futbolcu vardır desek sayılar o kadar değişkendir ki bunu ancak bu oyunda rengin artık öneminin kalmadığını vurgulayarak açıklayabiliriz.

Ancak bu işin henüz belli başlı bir endüstri halini almadığı yıllarda Gana'dan bir gemiye, Ada ülkesinde işçi olmak için binen Arthur Wharton 1889 yılında sırf(!) çevikliğinden dolayı Rotherdam United formasını giydiğinde tarihteki ilk profesyonel siyahi oyuncu ünvanını ele geçiriyordu.

Ancak ne var ki, henüz bir yıl geçmeden Athur'un forması elinden sırf İngiliz Kraliyeti oyunlarında kraliyeti halkın karşısında küçük düşürmemesi için alındığında Arthur ne hissetmiştir bilinmez.

Tıpkı Şampiyonlar Ligi Finalinde golü atan Eto'nun, golü attıktan sonraki sevincinde yaptığı hareketi kimsenin anlayamadığı gibi...

Arthur Wharton

Cenabet Adamlar Atlası Ep4

Kendisinin isminin başına "Gelmiş geçmiş, efsane, vb." kelimelerini koysanız kimsenin itiraz edemeyeceği bu adam, jübile maçında(13 dakika oynamıştır bu maçta) hangi ara kendi kalesine gol atmıştır, bu gol üzerine ne yeniden futbola dönmek istemiş midir bilmiyorum. Tek bildiğim şey, bu adamın adının Franz, soyadının Beckenbauer olduğudur.

Ha, birde bu listeye girmeyi hakketiğini.

Efsanevi Maçlar Ep2; Brezilya- İtalya,1970

Futbol için en önemli final mücadelesi "Dünya kupası finalidir" görüşüne ziyadesiyle katılmam. Ancak futbol finalleri arasında en önemlisi gayet tabi dünya kupası finalidir, kağıt üzerinde.

Benim aklıma yansıyanlar değildir şart. Küçük bir çocuğun soğuk bir Akşam üstü oynanan mahalle maçında hissettikleri sayesinde Dünya kupasını iplememe arzusu hep olsun, içine doğsun.

Ama gelin görün ki, 1970 yılında oynanan bu maçta oynayan tüm oyuncuların heyecanını globalleşmeye başlayan dünyanın, o eski mahlasına veda ettiği son günlerde varolsunlar/sağolsunlar medya ve dünyanın en köşesindeki halkın merak etmesine dahi vesile olabilecek bir mecrada oynandığını biliyoruz. Yani televizyonda.

Ha keza o eski Rio çocuklarının kulaktan kulağa yaydıkları "Tanrı sekansında, gölgede oyun" lakabını ilk kez televizyonda izleyenler heyecanlanmıştır muhakkak. Ama siyasi düzeni yenilenmeye/reformizasyona giren dünyanın iki kutubunun oynadığı bu maç elbette kilometre taşı olmamıştır olmasına. Lakin kolonizasyon ülkesi eskisi Brezilya, Avrupa'nın eski çocuğu diye köşeye atılmış milliyetçi müdavimi İtalya. Dahası da var muhakkak.

Globalizasyon karşıtı örgütlenen anarşist(!) oluşumcu Punk kültürü ve yandaşları bu global düzeyde oynanan müsabakaya karşı büyük bir tepki duysa da; Güney Amerikadan gelen(!) uyuşturucu otlardan dolayı Brezilyaya mı sempatizanlık yapmıştır , yoksa pisa'nın kaşları kara, gözleri sürmeli diye yekten oldukça italik bir tavır takınmıştır bunu bilmiyoruz.

Ancak tüm bunların gölgesinde Catenaccio vs God's mod karşılassa da bir görsek hani, kim kimi dövüyor minvalinde futbolun kilometre taşlarını hazırlayan futbol işçileri de boş durmadı değildi o gün, bacakları tir-tir titrese de.

Bu maç Dünya Kupası finallerinde ziyadesiyle hatırlanacak bir maç olarak görünmemekle birlikte, hafızalardan halihazırda silinmiş olsa dahi benim gözümde bir dönemin bilinmeyen ama kulaktan duyulan taktiksel formasyonun(Catenaccio) devrini bitirdiğini, ve herşeyden öte televizyon mecrasını kullanarak toplumların yeni Afyonunu oluşturan yeni futbol düzenini oluşturduğu bir maçtır.

Yani kral öldü, yaşasın yeni kral maçı idi. Skordan bahsetmedim bile.