Elton John'un futbola ilgisi onca şeye rağmen, bir yığın dedikodu arasından cımbızla çekip alacak olursak, neredeyse sıfırdır. Ancak Elton John, ünlü olmasını borçlu olduğu Watford semtine ve futbol kulübüne ziyadesiyle borcunu ödemiştir.
1977 yılında yüz üstü bırakılmış kulübe öncelikle İngiltere dışındaki taşınmaz malları satarak servetini, yetmeyip aynı yılın sonlarında hem direktör hem de başkan olarak Watford'un başına geçmiştir.
Hülasa, Elton John sadece çocukluk yıllarını geçirdiği Watford'a olan aidetliği kırık dökük bir barda söylediği şarkılarla meşhur olmuş olsa da, servetini harcadığı Watford, belki de John'un futboldan ve futbol kültüründen anlamıyor olmasından mütevellit bir yerlere de gelmemiştir.
Üstelik 1988 yılında tabiri caizse taraftarlardan büyük kazık yiyip kulübü devretmek zorunda kalmıştır.
Bunun üstüne soğuk su içmiş midir, bilemiyorum.
Ancak ne var ki, yakın zamanda kulüp yine borç batağına girince Elton John, Dünya üzerinde sadece cinsel kimliği ve evliliğini tanıyan tek ülke olan Avusturalya'da konser verme kararı almış olmasına karşın Watford kulübünün stadında konser verme kararı almış ve bu konserden gelecek paranın tümünü Watfrod'a aktarmayı planlamıştır.
Küstüm oynamıyorcuyum takınan, gerek maddi gerek manevi kazık yiyen, koltuk sevdalı yönetici eskileri, stadlarında yöresel tatlı kermes düzenleseler, her daim cinsel kimliğinden ötürü yaftalanmış Elton John kadar "Adam" olamazlar.
21 Ağustos 2010 Cumartesi
18 Ağustos 2010 Çarşamba
Lost Ham United Ep5; İdmanocağı 01:17
Yukarıdaki fotoğrafın renkli ve kuşe basımını retro usül rock grubu tavrına âhlil etsek dahi, bu rock grubu tavrını Tarkovsky'in elinden çıkmış Stalker'ın boş fabrika duvarları önünde poz veren adamlar derinliğinde incelememiz mümkün değil.
Değil ki anarşist tavır; uysallığın verdiği bilinçaltının altında yatan başkaldırının başkenti Trabzon'da sanayi localarını elinde bulunduran Pontus Rumlular'ın sağladığı futbol malzemeleri parası, Mekteb-i Muallimlerin futbol bilgisi ile kurulan İdmanocağı, teorik olarak Trabzonspor'un ilk halidir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kulübün maddi olarak tedarikçisinin Rum asıllı Türk vatandaşları olması ne kadar ironi barındırıyorsa barındırsın, İkinci Dünya Savaşı sonrası bu kulübün atletizmden hallice bir kulübe dönüşmesi şehrin futbol'u kaldıramadığı izlenimini vermez.
"Karadeniz'in asi suları", "Dağların keskin çocukları" gibi pembe edebiyat laflarına girmeden hemen belirteyim; Bu futbol coğrafyasında Trabzonspor'un derme çatma orijininden geldiğini göremezseniz, mesneti, beden terbiyesi adı altında askeri statükoya bağlı Ankara kulüpleri, kafkanı'nı atıp İngilizler sayesinde futbol öğrenen İstanbul Tüccarlarını, bölgesel bağımsızlığını futbola eksenli diaspora haline getirmiş Doğu Anadolu futbol kulüplerini görürsünüz.
İroni kaldıran bir yapınız var ise eğer, Trabzonsporu çok seversiniz.
Ki o zaman; kadrajı derinleştirmek için kullanılan boş fabrika duvarları yıkılır, kazanma kültürünü sırtına aldığı sadece "futbol" ve kültürünü kazanmaya çalışan yeni bir Trabzonspor görürsünüz.
Değil ki anarşist tavır; uysallığın verdiği bilinçaltının altında yatan başkaldırının başkenti Trabzon'da sanayi localarını elinde bulunduran Pontus Rumlular'ın sağladığı futbol malzemeleri parası, Mekteb-i Muallimlerin futbol bilgisi ile kurulan İdmanocağı, teorik olarak Trabzonspor'un ilk halidir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan kulübün maddi olarak tedarikçisinin Rum asıllı Türk vatandaşları olması ne kadar ironi barındırıyorsa barındırsın, İkinci Dünya Savaşı sonrası bu kulübün atletizmden hallice bir kulübe dönüşmesi şehrin futbol'u kaldıramadığı izlenimini vermez.
"Karadeniz'in asi suları", "Dağların keskin çocukları" gibi pembe edebiyat laflarına girmeden hemen belirteyim; Bu futbol coğrafyasında Trabzonspor'un derme çatma orijininden geldiğini göremezseniz, mesneti, beden terbiyesi adı altında askeri statükoya bağlı Ankara kulüpleri, kafkanı'nı atıp İngilizler sayesinde futbol öğrenen İstanbul Tüccarlarını, bölgesel bağımsızlığını futbola eksenli diaspora haline getirmiş Doğu Anadolu futbol kulüplerini görürsünüz.
İroni kaldıran bir yapınız var ise eğer, Trabzonsporu çok seversiniz.
Ki o zaman; kadrajı derinleştirmek için kullanılan boş fabrika duvarları yıkılır, kazanma kültürünü sırtına aldığı sadece "futbol" ve kültürünü kazanmaya çalışan yeni bir Trabzonspor görürsünüz.
Etiketler:
Futbol,
Lost Ham United,
Tarih
14 Ağustos 2010 Cumartesi
12 06:25
"12" sayısı, 1981-1982 yılında Avrupa Şampiyonlar Kupası kazanmış Aston Villa takımının, sezon sonu İngiltere üst kademe liginde tabloda elde ettiği sıradır. Ötesi var mıdır anımsamıyorum. Daha doğrusu bilmiyorum.
İkinci kupa muamelesi gören Uefa Kupası'nı kazanan Internazionale ise ligden düşmemeyi son iki hafta aldığı 4 puanla garantilemişti.
İkinci kupa muamelesi gören Uefa Kupası'nı kazanan Internazionale ise ligden düşmemeyi son iki hafta aldığı 4 puanla garantilemişti.
13 Ağustos 2010 Cuma
5 Ağustos 2010 Perşembe
Orijin 16:50
Türk futbolunda, futbolun işleyişine dair tez üretmek, Türk futbolu'na ait antitezleri ortaya çıkarmaktan daha kolay ve daha ulaşılabilir bir popüler eksendedir. Bugün Turgay Şeren Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi kalecisidir desek kimse kelam etmeyebilir, etmez de. Ancak Can Bartu daha fiyakalı, Sabri Dino daha efendi bir kaleci idi dense kimse oturup kitapların tozunu almaz.
Kafamızda popüler futbol oyuncu karakteri ve tahvili işlem gördüğü zaman, henüz bugün tartışılan "Aykut Fenerbahçe'nin hocası olamaz" serzenişleri üzerine "eski oyuncudan teknik direktör olmaz" teorisi üretenler için aklıma Turgay Şeren - Fatih Terim hikayesi geldi ki, aktarayım.
1981 yılı sondan dördüncü hafta Galatasaray'ın başında Ahmet İrtegün'ün ricası ile kontejanı kırpılmış teknik direktör Şeren, o dönem Florya nakdi adındaki borç yüzünden sağlam bir kadro kuramamış Galatasaray ligde düşme potasına neredeyse girmiş ve o hafta İnönü stadında güçlü Eskişehir ile oynayacaktır.
Nitekim Eskişehir ilk yarıyı 2-0 önde kapatmış ve ikinci yarıya da hızlı başlamıştır. Galatasaray ilk golünü bulduğu anda oyuna bir forvet almış ancak gol gelmemiştir. Maçın henüz 68. dakikasında Şeren yine Ahmet İrtegün'ün dost kontejanından Cosmos'dan getirttiği Güngör ile saha kenarında sürtüşme yaşamıştır. Hatta rivayet o dur ki, Eskişehir kalecisi degaj vurduğu Şeren üçüncü gol yeme korkusundan dolayı değişiklik istediği halde görmeyen hakeme kızdığı için sahaya 5-6 metre girerek Güngör'ü eliyle itip kulübedeki santrafor Hasan'ı saha kenarına çağırmıştır. "Orijin" mefhumu burada devreye girecek olmuş ki, Fatih terim Turgay Şeren'in yanına giderek oldukça sert bir biçimde uyarmış ve Güngör'ü kendi elleriyle sahaya tekrardan sokarak ona yeni bir mevki vermiştir.
Maç 3-2 Galatasaray bitmiş, maç sonunda Fatih Terim basın muhabirlerine "Hocama karışma dedim" demiştir. Terim kötü ve neredeyse sene sonunda Samsun'a gidecek bir ön libero, Şeren iyi bir kaleci idi.
Hep bahsedilen "Futbol tanrıları" o gün belki olaya parmak sokmayı seçmediler. Kim bilir, belki parmak soktular ki, o gün Türk futboluna ait bir köşede "Orijin" oluştu-da; "Biz göremedik".
Kafamızda popüler futbol oyuncu karakteri ve tahvili işlem gördüğü zaman, henüz bugün tartışılan "Aykut Fenerbahçe'nin hocası olamaz" serzenişleri üzerine "eski oyuncudan teknik direktör olmaz" teorisi üretenler için aklıma Turgay Şeren - Fatih Terim hikayesi geldi ki, aktarayım.
1981 yılı sondan dördüncü hafta Galatasaray'ın başında Ahmet İrtegün'ün ricası ile kontejanı kırpılmış teknik direktör Şeren, o dönem Florya nakdi adındaki borç yüzünden sağlam bir kadro kuramamış Galatasaray ligde düşme potasına neredeyse girmiş ve o hafta İnönü stadında güçlü Eskişehir ile oynayacaktır.
Nitekim Eskişehir ilk yarıyı 2-0 önde kapatmış ve ikinci yarıya da hızlı başlamıştır. Galatasaray ilk golünü bulduğu anda oyuna bir forvet almış ancak gol gelmemiştir. Maçın henüz 68. dakikasında Şeren yine Ahmet İrtegün'ün dost kontejanından Cosmos'dan getirttiği Güngör ile saha kenarında sürtüşme yaşamıştır. Hatta rivayet o dur ki, Eskişehir kalecisi degaj vurduğu Şeren üçüncü gol yeme korkusundan dolayı değişiklik istediği halde görmeyen hakeme kızdığı için sahaya 5-6 metre girerek Güngör'ü eliyle itip kulübedeki santrafor Hasan'ı saha kenarına çağırmıştır. "Orijin" mefhumu burada devreye girecek olmuş ki, Fatih terim Turgay Şeren'in yanına giderek oldukça sert bir biçimde uyarmış ve Güngör'ü kendi elleriyle sahaya tekrardan sokarak ona yeni bir mevki vermiştir.
Maç 3-2 Galatasaray bitmiş, maç sonunda Fatih Terim basın muhabirlerine "Hocama karışma dedim" demiştir. Terim kötü ve neredeyse sene sonunda Samsun'a gidecek bir ön libero, Şeren iyi bir kaleci idi.
Hep bahsedilen "Futbol tanrıları" o gün belki olaya parmak sokmayı seçmediler. Kim bilir, belki parmak soktular ki, o gün Türk futboluna ait bir köşede "Orijin" oluştu-da; "Biz göremedik".
Etiketler:
Futbol,
Kayıp Hikayeler,
Tarih
Old Fashioned Football Shirt Company; Dinamo Zagreb 1964 16:47
Etiketler:
Futbol,
Old Fashioned,
Tarih
Football Quotes #44 16:47
Kenny'i Celtic'ten çekip almak bizi başarısız, Liverpool'u daha(bir süre sessizlik) başarılı yapmaz, yani yapmayabilir. (Spiker tam yeni bir soruya yönelmişken)Ah! Lanet olsun. Tabi ki, daha başarılı olacaklar. Kenny bu! Kenny Dalglish! Bu çocuk, o... ç.... paganları bile koyu katolik yapacak kadar iyi bir çocuk.
Jock Stein, Kenny Dalglish'in Celtic'ten ayrılmasına müteakip ülkenin tek devlet radyosuna bu açıklamayı yaparken radyo yayını bir buçuk dakikalığına gitmişti. İnsanlar radyolarının bozulduğunu sanmıştı ama yanılmışlardı; Çünkü Jock Stein pişmandı.
Blog'u uzun süre boşladıktan sonra güzel insan Jock Stein'den bir alıntı ile açmamak olmazdı. Herkese yeniden merhaba.
Etiketler:
Football Quotes,
Futbol,
Tarih